Fotoğraf Haberleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Fotoğraf Haberleri etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

3 Ağustos 2016 Çarşamba

Pentax K-1 Full Frame Fotoğraf Makinesi inceleme

Pentax K-1 Full Frame Fotoğraf Makinesi inceleme

Yazar: Yalçın Çakır

Hızlı bakış;

Pentax K-1 Full Frame Fotoğraf Makinesi (Body) Ricoh Pentax'ın dijital kamera segmentinde ürettiği en iyi fotoğraf makinelerinden birisi. Hava geçirmez özelliği, sağlam yapısı, magnezyum kasası, ele sağlam oturan ergonomik yapısıyla güven veren bir body. Ricoh Pentax FF uyumlu orijinal lens (objektif) sayısını da hızla artırarak bu konudaki açığını da kapatıyor. Bazı profesyonel araştırmalarda dahili sarsıntı azaltıcı özellliğiyle ilgili eleştiriler olsa da genel anlamda sağlam ve güven veren bir fotoğraf makinesi gövdesi Pentax K-1. Pentax K-1 fotoğraf makinesinin Tükçe Kullanım Klavuzu'na sayfanın altındaki bağlantıdan ulaşabilirsiniz.

Pentax K-1
Pentax K-1 Full Frame Fotoğraf Makinesi inceleme


Pentax K-1 genel Özellikler;

36.4MP Full-Frame CMOS Sensör
PRIME IV görüntü işlemci
3.2 " hareketli LCD Monitör
Full HD 1080p30 Video Kaydı
SAFOX 12 - 33 AF sensör
ISO 204800'e kadar genişletilebilir; 4.5 fps Çekim
5 Eksenli dahili sarsıntı azaltma sistemi
Süper Çözünürlük & AstroTracer Modları
Dahili Wi-Fi ve GPS; Çift SD Kart Yuvası
Hava-Mühürlü Magnezyum alaşımlı gövde

Pentax K-1 Özellikler

PENTAX K dijital SLR fotoğraf makineleri serisinin amiral gemisi modeli olarak geliştirilen bu yeni cihaz, fotoğraf meraklılarının ve profesyonellerin sanatsal çalışmaları için gereken yüksek çözünürlüklü görüntüler sunmak amacıyla boyut olarak 35mm filmin tam görüntü alanına eşit geniş bir CMOS görüntü sensörü içerir.

Pentax K-1
Pentax K-1 Full Frame Fotoğraf Makinesi inceleme


Pentax K-1

Büyük, yüksek performanslı 36,4 megapiksel CMOS görüntü sensörü ile donatılan (35.9mmx24.0mm) PENTAX K-1, 35mm orta boy bir fotoğraf makinesi ile aynı alan derinliğini sağlayarak kullanıcının bokeh (defokus ya da resim arka planındaki bulanıklık) etkisini öncekinden daha etkili bir şekilde yaratmasına olanak tanır.

Yeni nesil titreşim azaltma mekanizması, beş eksenli hareketiyle titreşim etkisini etkili biçimde azaltarak beş enstantaneye kadar titreşimi telafi eder. Ekstra hassas poz kontrol mekanizması, gelişmiş yapay zeka teknolojisiyle desteklenmiştir.

Pentax K-1, lensin optik ekseninden sapmadan yatay ve dikey olarak arzu edilen açıya kadar çevrilebilen esnek LCD monitör, fotoğraf makinesinin karanlıkta kullanılmasını kolaylaştıran Operation Assist Light işlevi ve neredeyse %100’lük bir görüş alanına sahip optik vizör gibi özellikler de sunar. Cihaz, eski film dönemi lenslerinden en yeni D FA serisi modellere kadar, çeşitli değiştirilebilir lenslerin yanı sıra kırpma işlevinin yardımıyla daha ufak bir görüntü çemberine sahip daha kompakt DA serisi lenslerle de uyumludur.


Yüksek çözünürlük

Yüksek çözünürlük, yaklaşık 36.4 megapiksel ile desteklenen gri tonlaması açısından zengin görüntüler. Pentax K-1, full trame sensör içeren ilk K-Mount fotoğraf makinesidir. Anti-aliasing filtresi içermez, yeni PRIMA IV görüntüleme motoru sayesinde 14-bit RAW formatında fotoğraf çekmeyi sağlar. Yaklaşık 36.4 megapiksel çözürlüğü ile süper yüksek çözünürlükte, gri tonlaması açısından zengin görüntüler sunar. Ayrıca ISO 204800’e kadar süper yüksek duyarlılıkta çekime de olanak tanır.

SR II beş eksenli titreme azaltma sistemi...

K-1, beş eksenli SR II (Titreme Azaltma II) mekanizma ile donatılmıştır. Bu yeni sistem, hem fotoğraf makinesinde pitch ve yaw’un sebep olduğu titremeyi azaltmak hem de lense yerleşik titreme azaltma sistemleri için başa çıkması güç olan yatay ve dikey kaymanın (genellikle makro fotoğraf çekimlerinde oluşur) ve kaydırmanın sebep olduğu titremeyi etkili bir biçimde telafi etmek üzere tasarlanmıştır.

Pentax
Pentax K-1 Full Frame Fotoğraf Makinesi inceleme


Pentax K-1

Pentax K-1 Özellikleri Elde çekim sınırlarını genişletmek amacıyla beş enstantaneye kadar bir telafi aralığına sahiptir ki bu, tüm PENTAX dijital SLR modelleri içinde en geniş olanıdır. Bu sistem, panning esnasında bile, herhangi bir mod değiştirme işlemi gerektirmeden mümkün olan en iyi görüntüyü elde etmek için fotoğraf makinesinin yönünü otomatik olarak tespit ederek SR ünitesini etkili bir biçimde kontrol eder.

K-1, görüntü sensörünü her görüntü için tek bir piksel kaydırarak aynı sahnenin dört görüntüsünü yakalayıp daha sonra bunları tek bir tümleşik görüntü olarak sentezleyen en yeni süper çözünürlük teknolojisi Piksel Kaydırma Çözünürlük Sistemi içerir. Bu yenilikçi sistem, her bir pikselin yalnız tek bir renk verisini kayıt eden geleneksel Bayer sistemiyle kıyaslandığında, her bir pikselde tüm renk verilerini kayıt eder ve geleneksel tam kare görüntü sensörleriyle elde edilenden çok daha gerçekçi renkler ve çok daha keskin ayrıntılar ile süper yüksek çözünürlüklü görüntüler sağlar. Bu sistem, daha çok sayıda sahne ve nesneyi barındırmak üzere, kesintisiz çekim esnasında hareketli nesneleri otomatik olarak tespit ederek olumsuz etkileri sentezleme sürecinde en aza indiren yeni bir hareket düzeltme işlevi de sunar.

Pentax K-1
Pentax K-1 Full Frame Fotoğraf Makinesi inceleme


Pentax K-1

Harelenmeyi en aza indiren yenilikçi AA filtre simülatörü

K-1’in AA (anti-aliasing) filtre simülatörü görüntü pozlama esnasında görüntü sensörüne mikroskobik piksel altı seviyesinde titreşim uygulayarak bir optik AA filtresi ile aynı düzeyde harelenme azalması sağlar. Bu yenilikçi simülatör, her zaman aynı sonucu yaratan bir optik filtrenin aksine, kullanıcıya hem AA filtre efektini açıp kapama hem de efekt düzeyini düzenleme olanağı sunar. Yani, fotoğrafla ilgili belirli koşullara dayanarak belirli bir sahne ya da nesne için ideal efekti ayarlamak mümkündür.

Destekleyici çekim işlevleri

K-1’in içerdiği SR ünitesi; görüntü sensör ünitesinin her yöne eğilebildiği esnek bir tasarıma sahip olduğundan ötürü otomatik seviye dengelemesi, görüntü kompozisyon ince ayarı ve dahili bir GPS modülü kullanarak gelişmiş astronomik fotoğrafçılığı kolaylaştıran ASTROTRACER işlevi dahil olmak üzere bir dizi kullanışlı çekim işlevi sunar.

Pentax K-1 Full Frame Fotoğraf Makinesi inceleme
Pentax K-1 Full Frame Fotoğraf Makinesi inceleme


Pentax K-1


Hareketli LCD monitör

Çeşitli çekim açılarını barındıran esnek, eğilebilen LCD monitör
K-1’in arka panelinde lensin optik ekseninden sapmadan tek bir hareketle yatay ve dikey olarak ve çaprazlama arzu edilen açıya kadar eğilebilen yeni tasarlanan, esnek eğilebilen bir LCD monitör bulunur. Kullanıcı; LCD monitörü yatay olarak yaklaşık 35 derece, dikey olarak ise yaklaşık 44 derece eğebilmekle kalmaz aynı zamanda da bel seviyesinde fotoğrafçılık için ekran görüntüsüne yukarıdan bakmak için LCD monitörü tabanından çekip çıkarabilir. Bu geniş 3.2 inç LCD monitör yaklaşık 1,037,000 dot ve 3:2 görüntü oranına sahip olup, ekstra dayanıklılık için koruyucu bir tavlanmış cam ön panel sunar.

Geniş görüş tasarımının yanı sıra hava boşluğu içermeyen bir yapıya da sahiptir; bu eşsiz yapı sayesinde LCD katmanları arasındaki hava boşluğu, dış mekan çekimleri esnasında gelişmiş görünürlük için ışık yansımasını ve dağılımını etkili olarak azaltmak üzere yok edilir. Yeni Dış Mekan Görüntü Ayar modu, kullanıcıya arzu edilen monitör parlaklık seviyesini tek bir tuşa basarak anında seçme olanağı tanır.

Pentax K-1 Full Frame Fotoğraf Makinesi inceleme
Pentax K-1 Full Frame Fotoğraf Makinesi inceleme


Pentax K-1

33 sensör noktası ve tam kare orantılı AF (otomatik netleme) sistemi içeren yeni geliştirilen SAFOX 12

K-1, 33 AF sensörü (ortaya konumlandırılmış 25 çapraz sensör) ile tam kare görüntü alanını kapsayan genişletilmiş AF sistemi içeren yeni geliştirilen bir SAFOX 12 AF sensör modülüne sahiptir. Merkez sensör ve onun hemen üzerinde ve altında bulunan iki sensör, bir F2.8 lensin ışık akısını tespit ederek diyafram açıklığı geniş lens kullanırken bir nesne üzerinde pinpoint odaklamayı kolaylaştırmak üzere tasarlanmıştır. Bu AF sistemi, gelişmiş PENTAX Gerçek Zamanlı Sahne Analiz Sistemi ile bir araya geldiğinde hızlı hareket eden nesneleri fotoğraflarken daha da gelişmiş AF izleme performansı sağlar.


Pentax K-1
Pentax K-1 Full Frame Fotoğraf Makinesi inceleme


Pentax K-1

Yapay zeka teknolojisi uygulaması içeren güncellenmiş PENTAX Gerçek Zamanlı Sahne Analiz Sistemi

Yaklaşık 86,000 piksel RGB ölçme sensörü ile yeni PRIME IV görüntüleme motorunu bir araya getiren K-1’in gelişmiş PENTAX Gerçek Zamanlı Sahne Analiz Sistemi, görüntü alanındaki parlaklık dağılımı ile nesnenin renkleri ve hareketinin gerçek zamanlı bir analizini yapar. Daha sonra bu verileri kullanarak nesnenin aydınlatma koşullarını yüksek hassasiyet ile ölçerek pozlamayı en uygun hale getirir. Yanı sıra derin öğrenme adı verilen çığır açan bir yapay zeka teknolojisini kendi algoritması içinde barındırmasıyla da her bir sahneyi daha doğru bir şekilde değerlendirir ve belirli bir sahneye ya da kompozisyona yönelik pozlama ayarlarını en uygun hale getirir.

Neredeyse %100’lük bir görüş alanına sahip odaklama kolaylığı sunan optik vizör

K-1’in 35mm tam kare tasarımı için yeni geliştirilen optik vizörü neredeyse %100’lük bir görüş alanı ve yaklaşık 0.7 katı büyütme işlevi sunar. Manüel fokus işlemi esnasında odaklama kolaylığı sunması ve vizör görüntüsündeki defokus yapılan alanları gerçek hayattaki gibi göstermesiyle çok beğenilen Natural Bright Matt III odaklama ekranıyla birlikte sunulur. Yanı sıra şeffaf vizör ekranı ile, vizör görüntüsü üzerinde fotoğrafla ilgili çok kapsamlı verilerin uygulanmasını da mümkün kılar.

Pentax K-1 Full Frame Fotoğraf Makinesi inceleme
Pentax K-1 Full Frame Fotoğraf Makinesi inceleme


Pentax K-1

Saniyede yaklaşık 4.4 görüntü maksimum hızı ile yüksek hızlı kesintisiz çekim...

PENTAX K-1, tam kare görüntü sensörünü barındırmak üzere yeni tasarlanan daha geniş bir perde ünitesine sahiptir. Ayrıca ayna sarsıntısını etkin bir biçimde en aza indiren önleyici mekanizma dahil olmak üzere ayna ünitesinin yüksek hız ve hassasiyet ile kontrolünü sağlayan bir dizi yeni mekanizma da içerir. PRIME IV görüntüleme motorunun içerdiği yüksek hızlı veri iletim sistemi, kullanıcının tek bir dizide saniyede yaklaşık 4.4 görüntü maksimum hızıyla RAW formatında 17 (ya da JPEG Best formatında azami 70) görüntüyü kesintisiz kaydetmesine olanak tanır.

Fotoğraf çekme etkinliğini ve işlevsel konforu artıran destekleyici çekim işlevleri

Lens ve hafıza kartı değişikliklerini, kablo switch’inin takılıp çıkarılmasını ve geceleyin ve yetersiz aydınlatma ayarlarında düğme işleyişinin kontrolünü kolaylaştırmak amacıyla makinenin gövdesi etrafında dört farklı noktada (lens yuvasının üzerinde, LCD monitörün arkasında, hafıza kartı yuvasında ve kablo switch terminalinde) LED ışığı sunan Operation Assist Light işlevi
Dört yönlü kontrol biriminin ve diğer pozlamayla ilgili kontrol düğmelerinin yanlışlıkla etkin hale getirilmesini önleyen tuş kilitleme işlevi.
Kullanıcının LCD monitördeki menü ekranına başvurmadan sadece makinenin üst panelinde bulunan işlev kadranı ile ayar kadranını kullanmak suretiyle arzu edilen işlevleri hızla seçip ayarlamasına olanak tanıyan Akıllı İşlev.

Full Frame Fotoğraf Makinesi inceleme
Pentax K-1 Full Frame Fotoğraf Makinesi inceleme


Pentax K-1

Kullanıcının bir listelemeyi ve/veya ekran menüsünün konumunu değiştirmesine olanak tanıyan kontrol paneli kişiselleştirme işlevi.


Toz geçirmez, hava koşullarına dayanıklı yapı ile kompakt, sağlam gövde
PENTAX K-1’in üst paneli ile ön ve arka kasaları, sağlam ama hafif magnezyum alaşımından yapılmıştır. Makine profesyonel kullanıma yönelik olarak 300 bin çekime dayanabilen güvenilir, sağlam bir perde birimine (fiili çekim koşullarında ölçülmüştür) sahip olmakla birlikte, gövde yeni tasarlanan floating ayna yapısının eklenmesiyle küçültülerek minimum boyuta getirilmiştir. Ayrıca K-1, gövdesine eklenen 87 sızdırmazlık parçası ile -10°C kadar düşük sıcaklıkta kusursuz bir işleyişi garanti eden toz geçirmez, hava koşullarına ve soğuğa dayanıklı yapısıyla öne çıkar. K-1, tüm bu işlevler sayesinde zorlu çekim koşullarında bile çok yönlü, güvenilir bir performans sergiler.

Akıllı telefonlarla kullanımı destekleyen kablosuz LAN bağlantısı

PENTAX K-1, akıllı telefon ve tablet bilgisayarlarla kullanımı destekleyen pek çok LAN (Wi-Fi) işlevi sunar. Kullanıcı mobil bir cihaza özel Image Sync uygulamasını kurarak bu mobil cihaz aracılığıyla live-view görüntüsünü uzaktan kontrol edebilir, hareketsiz görüntüler çekebilir ve diyafram, poz süresi ve ISO hassasiyeti gibi makine ayarlarını dilediği gibi yapabilir. Hatta çekilen görüntüleri mobil cihaza aktarmak, sonra bunları sosyal paylaşım sitelerine yüklemek de mümkündür.

Bir dizi yaratıcı araç içeren Full HD film kaydı

K-1 ile H.264 kayıt formatında Full HD film klipleri (1920 x 1080 piksel; kare hızı 60i/30p) çekilebilir. K-1 harici mikrofon bağlantısı için bir stereo mikrofon terminali ve bir kulaklık terminali ile donatılmıştır. Ayrıca kullanıcı, ses kayıt seviyesini manüel olarak ayarlayabilir, mikrofon kaydı esnasında ses basınç seviyelerini izleyebilir ve yeni rüzgar gürültüsü azaltma modunu kullanarak rüzgar gürültüsünü azaltabilir. K-1, film kaydı için mevcut pek çok özgün görsel efektin* yanı sıra sabit bir aralıkta 4K çözünürlükte (3840 x 2160 piksel) bir dizi film klibi çeken interval movie modu da sunar.

Dahili GPS modülü

K-1, dahili GPS modülü sayesinde konum, enlem, boylam, irtifa ve UTC (Evrensel Zaman Koordinatı) bilgileri ile çekim anındaki yönün kaydedilmesi gibi çeşitli gelişmiş GPS işlevleri sunar. Kullanıcı bir bilgisayar ile GPS verileri içeren görüntülere kolaylıkla erişebilir, bunlara göz atabilir, çekim konumlarını ile konum verilerini ekranda kontrol edebilir ve bunları kaydedebilir.

Ayrıca K-1, LCD monitör üzerinde makinenin yönünü gösteren Elektronik Pusula, fotoğrafçının hareketlerini izleyen GPS günlüğü ve GPS verilerini makinenin SR mekanizmasıyla bir araya getirerek gök cisimlerinin izlenmesini ve fotoğraflanmasını kolaylaştıran ASTRO TRACER gibi bir dizi başka benzersiz araç da sunar.

ÜRÜN KUTU İÇERİĞİ

PENTAX K-1
RECHARGEABLE-ION BATTERY D-LI90(E)
BATTERY CHARGER D-BC90
FINDER CAP FOR ME,
AC PLUG CORD D-CO68U
SOFTWARE S-SW162
PENTAX STRAP O-ST162
EYECUP FT
HOTSHOE COVER FK
BODY MOUNT CAP KII
SYNCHRO TERMINAL 2P CAP
TRIANGULAR RING
PROTECTIVE COVER

Daha fazlası için TIKLA

31 Temmuz 2016 Pazar

AF-S NIKKOR 105MM F/1.4E ED

AF-S NIKKOR 105MM F/1.4E ED

Tümü için TIKLA

Nikon'dan mükemmel bir portre objektifi

Portre objektifi
AF-S NIKKOR 105MM F/1.4E ED


Hızlı Bakış;

Özellikler: IF, N, ED, SWM, M/A, RD, FX (Kısaltmalar için bakınız: TIKLA)

Parlak bir f/1,4 diyaframa sahip, 105 mm FX biçimli olağanüstü bir ana objektif. Portre çekimlerinde sınırları zorlamak isteyen sanatçılara ilham vermek için tasarlanan bu olağanüstü objektif benzersiz bir karaktere sahiptir.

Bu farklı portre objektifinin devraldığı mirasın başarılarla dolu geçmişi, ünlü NIKKOR 105mm f/2.5'e kadar uzanıyor. En ince ayrıntıyı bile kusursuz bir şekilde yakalayacak biçimde tasarlanan yepyeni optik yapı, kenardan kenara sıra dışı keskinlik, kontrast ve çözünürlük sağlar. f/1,4 tam açık diyaframla çekim yaparken bile ışık noktaları oldukça yumuşaktır ve konular çok net resmedilir. İster ortamdaki ışıkla çalışıyor olun ister stüdyoda, resimler gerçekten hatırlanmaya değer bir derinlik ve boyuta sahip olur.

Bu FX biçimli ana objektif, kişisel estetik anlayışınızı kusursuz bir şekilde yansıtır. 105 mm odak uzaklığının yanı sıra en kısa 1 m netleme mesafesi sayesinde, kadrajın tamamını doldurduğu için kesilmesine gerek kalmayan portre çekimleri yapılabilir. Benzersiz optik tasarım, sahnenin her bir bileşeninin aslına uygun şekilde reprodüksiyonunu mümkün kılar: Diyafram sonuna kadar açıkken bile en ince ayrıntıları tüm güzelliğiyle yakalayabilirsiniz. 9 bıçaklı yuvarlak diyafram göz alıcı ışık noktaları oluşturmakla kalmaz, hassas alan derinliği denetimi sağlar.

Bu objektif, sahip olduğu benzersiz optik yapı sayesinde son derece düzgün ışık noktaları sunar ve konulara doğal görünümlü bir derinlik hissi kazandırabilir. Keskin olarak netlenen noktadan uzaklaşıldıkça görüntü bulanıklaşmasının yoğunluğunda yumuşak bir geçiş sağlanarak pürüzlü kenarları olmayan ışık noktaları elde edilebilir. Ayrıca, ışık noktalarındaki tonların netleme noktasından arka plana doğru hassas şekilde geçmesi inanılmaz doğal derinlik duygusuna sahip görüntüler oluşturur. Bu özelliklerin filmlere de yararı dokundu: Netleme noktasını değiştirirken ışık noktalarındaki inanılmaz yumuşaklıktaki geçişler, açık hava sahnelerinin olduğu filmleri çekerken benzersiz bir üstünlük sağlar.

AF-S NIKKOR 105mm f/1.4E ED, olağanüstü seviyede estetik denetimi mümkün kılar. f/1,4 tam açık diyaframla çekim yaparken bile konular kusursuz bir netlikte resmedilir. Sagital saçılma parlaması etkin bir şekilde minimuma indirilerek, noktasal ışık kaynaklarının resmin kenarlarında bile minik yuvarlak noktalar olarak görünmesi sağlanmıştır. Çerçevenin tamamında parlaklığın korunması için kenarlardan düşen ışık kontrol edilir ve çerçevenin kenarında bulunan konular, netleme sonsuza ayarlanarak maksimum diyaframda yapılan çekimlerde bile keskin ve yüksek çözünürlüktedir.

Nikon Lens
AF-S NIKKOR 105MM F/1.4E ED


Dokuz yuvarlak diyafram bıçağı kırınımı azaltırken, bir sahne elemanlarının aslına uygun olarak reprodüksiyonunu sağlar. Objektif çerçevesinde kullanılan bir elektromanyetik diyafram kontrol mekanizması sayesinde, AE kontrolü yüksek hızda arka arkaya çekim sırasında bile son derece kararlı hale getirilmiştir. Nano Kristal Kaplama gölgelenmeyi ve parlamayı azaltırken Nikon’un SWM (Sessiz Dalga Motoru) teknolojisi sayesinde otomatik netleme düzgün, sessiz ve hızlı bir şekilde gerçekleştirilir. Üç ekstra düşük dağılım (ED) cam elemanı, eksenel renk sapmasını en aza indirir. Ön ve arka objektif elemanları, Nikon'un toza, kire, suya ve yağa karşı etkin koruma sağlayan flor kaplamasıyla korunur ve daha kolay temizlenebilir.

Odak uzaklığı:
105 mm

Maksimum diyafram:
f/1,4

Minimum diyafram:
f/16

Objektif yapısı:
9 grupta 14 eleman (3 ED cam elemanı ve Nano Kristal Kaplama veya flor kaplamalı objektif elemanları dahil)

Görüş açısı:
23°10' (DX biçimli bir fotoğraf makinesiyle 15°20')

Minimum netleme mesafesi:
1 m

Maksimum reprodüksiyon oranı:
0,13 x

Diyafram bıçağı sayısı:
9 (yuvarlak diyafram açıklığı)

Filtre boyutu:
82 mm

Çap x uzunluk (objektif yuvasından uzatma):
Yaklaşık 94,5 mm × 106 mm (çap x yükseklik, fotoğraf makinesi objektif bayonet halkasına olan mesafe, CIPA kılavuzlarına göre)

Ağırlık:
Yaklaşık 985 g (CIPA kılavuzlarına göre)

Verilen aksesuarlar:
LC-82 82 mm geçmeli Ön Objektif Kapağı, HB-79 Parasoley, CL-1218 Yumuşak Objektif Kılıfı, LF-4 Arka Objektif Kapağı

Daha fazlasını görmek isterseniz: http://www.yalcincakir.com.tr/yalcincakir-inceleme-lens-19.html

14 Temmuz 2016 Perşembe

Sony FE 70-200 mm F2,8 G OSS lens

Daha fazlası için: TIKLAYIN

Sony'nin yeni objektifi için ön sipariş kabulleri başladı. Bu lensle ilgili değerlendirmemiz yazının en sonunda. Ama biz önce genel olarak Sony FE 70-200 mm F2,8 G OSS lensin özelliklerine bir göz atalım...
Fotoğraf Makinesi Lensi
Sony FE 70-200 mm F2,8 G OSS lens

Sony çok iddialı olduğu G Master serisinden ürettiği Sony FE 70-200 mm F2,8 G OSS lens için ön sippariş kabulleri başladı. Sony 70-200 G Master ileri seviye teknolojilerle üretilmiş çok iiddialı bir tele zum objektif.

Bir süre önce duyurusu yapılan Sony FE 70-200 mm F2,8 G OSS Ağustos ayı başlarında satışa başlanacak. Aşağıdaki bağlantılardan ön sipariş incelemesi ya da başvurusu yapabilirsiniz.

Fotoğraf
Sony FE 70-200 mm F2,8 G OSS lens


Sony FE 70-200 mm F2,8 G OSS


Sony FE 70-200 mm F2,8 G OSS objektif, "çok yüksek kalite" ve "üstün teknolojik yapı" iddiaları ile piyasaya giriyor.

. G Master nedir?

Sony'nin lenslerinde kullanmaya başladığı G Master tanımlamasının özetle anlamı şu;

"Yüksek çözünürlük ve güzel bokeh efektlerini bir araya getiren yüksek teknoloji ürünü fotoğraf makinesi objektifi. Ve Sony'e göre bu objektifler eşsiz görüntüleme performansının yanında olağanüstü hız, verimlilik ve güvenilirlik sağlar."

Sony FE 70-200 mm F2,8 G OSS lens


Sony FE 70-200 mm F2,8 G OSS

. E mount Full Frame fotoğraf makineleri ve E mount APS-C fotoğraf makineleri ile uyumlu.

. Tüm odak uzaklıklarında sabit 2.8 diyafram açıklığı.

. 0,01 mikron yüzey hassasiyetine sahip XA (aşırı asferik) parça, yeni ifade potansiyelleri için daha önce mümkün olmayan düzeyde çözünürlük ve etkileyici bokeh efektleri sağlamaya katkıda bulunur.

Dört adet ED ve iki Süper ED cam parça, tüm görüntülerde ve netleme uzaklıklarında maksimum çözünürlük ve taşmayan renkler sunmak için renk bulanıklığını bastırır.

Sony lens
Sony FE 70-200 mm F2,8 G OSS lens


Sony FE 70-200 mm F2,8 G OSS

. 0,25x maksimum büyütme için minimum netleme mesafesi 0,96 m'dir. Hareketli netleme mekanizması, normal koşullarda yakın çekim performansını etkileyen bozulmaları en aza indirir.

Sony objektif
Sony FE 70-200 mm F2,8 G OSS lens


Sony FE 70-200 mm F2,8 G OSS

. Gelişmiş çift doğrusal ve halka SSM (Süper Sonik Dalga Motoru) aktüatörleri, hem fotoğraf hem de video AF işlemi için gereken hassasiyeti ve gücü sağlar.

. MTF Tablosu

MFT
Sony FE 70-200 mm F2,8 G OSS lens


Sony FE 70-200 mm F2,8 G OSS MFT Tablosu

MTF (Modülasyon Aktarımı İşlevi), bir lensin ince ayrıntıları ne kadar iyi üretebildiğini açıklamaktadır ve ince aralıklı çizgiler arasında elde edilen kontrast derecesine göre ölçülür.

Sony FE 70-200 mm F2,8 G OSS lens


Sony FE 70-200 mm F2,8 G OSS

Sony FE 70-200 mm F2,8 G OSS lens


Sony FE 70-200 mm F2,8 G OSS Teknik Özellikler

Sony FE 70-200 mm F2,8 G OSS lens


Sony FE 70-200 mm F2,8 G OSS Teknik Özellikler 2

Sözün özü; henüz fiziki olarak test edemedik ama uluslararası değerlendirmeleri incelediğimizde ortaya çıkan sonuca göre mükemmel bir 70-200 mm objektif üretmiş Sony mühendisleri. Tebrik ederiz...

İlk fırsatta kendi testlerimizi de yapıp FOTOĞRAF MAKİNESİ VE LENS İNCELEME sayfalarımızda yayınlayacağız.

Not: Sayfadaki göseller Sony'e aittir.

Sony FE 70-200 mm F2,8 G OSS Ön sipariş: B&H

Sony FE 70-200 mm F2,8 G OSS resmi sayfası: TIKLA


Fotoğraf Haberleri

Photography News

Sony G Master Lens

Sony objektif

Sony

Sony FE 70-200 mm F2,8 G OSS

Fotoğraf Makinesi objektifi

Yalçın Çakır Kimdir

30 Haziran 2016 Perşembe

| Göçmenlerin Dramı 3

Fotoğraf Haberleri | Göçmenlerin Dramı 3


Daha fazla fotoğraf için: TIKLAYIN

Teknik, taktik, yallah!..


Saatler öğleden sonraya yaklaşıyor. Eylemcilerin arasındaki çocuklar da artık çok fazla koşup oynamıyor. Nedeni ise susuzluk. Ben de dayanamıyorum ama onca insan kavuran güneşin altında aç, susuz beklerken yapacak bir şey yok. Dayanamayacak hale gelince arabanın yanına gidip, arkasına geçip yere çömelerek içiyorum suyu.

Utanıyorum...

Tam o sırada minicik bir bebek yaklaşıyor polislere ve kalkanları eliyle itmeye başlıyor. Polislerden birisi önce başını okşuyor sonra kalkanını bırakıp kucağına alıyor. Ardından gözucuyla amirini kesip çocukla birlikte barikatın arkasına yürüyor. Ben de arkalarından. Ne olacak? Çocuğu nereye götürüyor?

Çevik kuvvet otobüsünün az ilerisinde bir yardım kuruluşunun minübüsü duruyor. Polis kucağındaki çocukla oraya kadar yürüyüp bir şişe su aldı ve çocuğa içirmeye başladı. Başka bir polis beni görünce işaret parmağını salladı;

"Fotoğraf çekme..."

"Neden?.."

"Çekme..."

Sonra da geri getirdi çocuğu ve kucağına aldığı noktaya bıraktı. Kalkanını alıp kaldığı yerden devam etti emir beklemeye. Hayat ne garip ve de ne kadar acımasız. Az sonra emir gelse aynı polis memuru bu kez o çocuğun da aralarında bulunduğu kalabalığa müdahale edilirken verilen emirleri yerine getirecek.



Fotoğraf: Yalçın Çakır - Edirne - Göçmenler - 19 Eylül 2015

Tek tek ikna çabası

Ankara'dan beklenen haber bir türlü gelmiyor. Saatler ilerledikçe huzursuzluk da artıyor. Bir yandan fotoğraf çekip notlar alırken bir yandan da polisleri gözlüyorum.. Bir hareketlenme var mı? Evet var...

Kırkpınar er meydanındaki taktik bu kez burada devreye sokuluyor. Sivil polisler eşliğindeki tercümanlar grubun içinde lider konumda olanlarla tek tek konuşup geri dönmeleri konusunda ikna etmeye çalışıyor. Ancak ikna olacak gibi gözükmüyorlar, özellikle genç olanlar.

Tam da o anda ardı ardına otobüsler gelip uzak bir noktaya park ediyor. Sivil polisler eşliğindeki tercümanlar bu kez ailelere yöneliyor. İki seçenek sunuyorlar ailelere;

"Sizi Edirne'de yemek, tuvalet ve banyo olanağı bulunan bir yere götüreceğiz..."

"İsterseniz binin otobüslere sizi İstanbul'a gönderelim..."

Maksat yolu açmak. Ve dünyanın basının gözü önünde aralarında çocukların da bulunduğu sığınmacılara müdahaleye gerek kalmadan sorunu çözmek. Anlaşılan o ki, talimat bu yönde. Ankara'nın yaklaşımı, "Dünya seyrederken biz onlara sahip çıktık" yönünde. Bu yaklaşım sonuna kadar burada da zorlanacak, öyle anlaşılıyor.

Ancak direniş öyle kolay kırılacak gibi değil. Grubu yönlendiren 6 - 7 kişi var. Tercüman ve polislerden hemen sonra onlar giriyor bu kez ailelerin arasına. Direnmeye devam ederlerse Avrupa'nın kapılarını açtıracaklarını söylüyorlar bağıra, çağıra. Bazıları Türkçe bağırıyor polislere doğru;

"Ölmek var, dönmek yok..." 

Dayanacak hali kalmayanlar birer ikişer otobüslere yürümeye başlıyor. İstikamet İstanbul. Direncin kırılmaya başladığını görenler gidip polis ve jandarmadan oluşan barikatın önünde yere yatıyor.



Fotoğraf: Yalçın Çakır - Edirne - Göçmenler - 19 Eylül 2015

Bacak protezi...

Zaman geçiyor, sabırlar tükeniyor. Bu kez daha kalabalık bir grup toplanıyor polis barikatının önünde. İçlerinden birisi bacak protezini çıkartıp polislere doğru sallıyor. Bir başkası Kırkpınar Er Meydanı'ndaki gibi bağırıyor;

"Sen müslim, ben müslim..."

Ancak ne Ankara'dan geçiş izni ne de Bulgaristan ve Yunanistan'dan vize çıkmıyor savaştan kaçıp yürüye yürüye buralara kadar gelen umut yolcularına. Biz de çekeceğimiz kadar fotoğraf çektik. Beklemeye başlıyoruz neler olacağını. Ben bu arada Flash Tv Haber Koordinatörü Süleyman İnce'ye mesaj atıp Edirne'de olayı takip ettiğimi ve isterlerse haber bülteni yayınında bana bağlanabileceklerini bildiriyorum.



Fotoğraf: Yalçın Çakır - Edirne - Göçmenler - 19 Eylül 2015

Dolaşırken Avni Kantan'la karşılaşıyorum.

"Abi biz iki gündür arabada yatıyoruz. Sen kalacak mısın, dönecek misin?"

"Bilmiyorum. Duruma göre hareket edeceğim."

"Kalacaksan yer açacağım sana..."

Vay be... Kardeşim benim. Sağolasın, var olasın. Saha kardeşliği böyle bir şey. Avni dürüst, çalışkan ve iyi niyetli bir meslekdaşım. Gezi olaylarını izlerken bir akşam İstanbul metrosunu kapattılar yine. Çocuk, genç, yaşlı insanlar gelip gelip Taksim metro girişinde kalıyor. Kapatmak kolay da yolda kalan insanlar ne olacak düşünen yok. Gerçekten de yok. Millet işinden çıkmış yorgun argın eve gidecek ama metrro girişi kapalı. Ne yaparsın. Adam emekçi. Taksiye binecek durumu da yok. Yürü kardeşim. Yürü. Yürrrüüüü...

Vatandaşa muamale bu.

Biz de Avni'yle kalmışız öylece ortada. Üstelik yediğimiz gaz ve gün boyu süren kovalamacadan hem yapış yapış olmuşuz hem de ayak tabanlarımız isyanlarda. Avni o zamanlar Mecidiyeköy'de oturuyor. Ben de sabah eylem izlemek için daha yakın olsun diye Şişli'de bir arkadaşın yanında kalacağım. Ne yapalım. Yürüyelim. Hadi diyoruz... Harbiye, Osmanbey derken ben Şişli'de vedalaşıyorum, Avni devam ediyor yürümeye.

Yürürken konuşuyoruz uzun uzun. Bir kuruma bağlı olmadan yani düzenli bir gelirin olmadan haberden habere koş. Fotoğrafları uluslararası fotoğraf ajanlarının sitelerine yükle. Satılırsa para gelsin. Üstelik gitmediğin haber, girmediğin cephe kalmasın. Ararsın İran'dadır Avni, bir bakarsın bir eylemde karşına çıkmış. Sessiz, abartısız, sakin bir adam... Böyle zor ama öyle büyük bir aşk gazetecilik. Avni'de o aşkı yaşayanlardan.

Ben mi?.. Ben, 40'ından sonra yeniden sahalara dönen Yalçın Abi işte... Bir beklentim olmadan tarihe tanıklık etmenin sevdasıyla usumun açlığını gideriyorum. Dedim ya, gazetecilik bir aşk. Bir kez tutuldun mu bu sevdaya koşar gidersin kadrajın arkasında. Bir de ahkam keseyim, bu sevdaya dair;

Plazalara kadar değil, mezara kadar.

Biz dönelim tekrar Edirne'ye...



Fotoğraf: Yalçın Çakır - Edirne - Göçmenler - 19 Eylül 2015

Su, pide, otobüs...

Güneş iyice ufuk çizgisine yaklaştı. 1 saat sonra hava kararacak. Lens değiştirip 1.8 f açıklığındaki lensi monteliyorum bodiye. Koca bir günü burada geçirdik. Avrupa hayaliyle yola düşenlerin yüzde 50'si otobüslere bindirilip geri gönderildi. Ama kalanlar direniyor.

İkna politikası sonuç vermeye başlayınca yardımlar devreye giriyor. Polisler saatlerdir susuzluktan perişan olmuş insanlara koli koli su dağıtıyor. Çocuklar neredeyse birbirlerinin üzerine çıkarak kapıyor suları. Yüzlerce şişe su 3 dakikada bitiyor. Ben de susadım acayip ama dedim ya utanıyorum ve polis bana da uzattığı halde alamıyorum o suyu. Sırada gıda takviyesi var. 3 yardım örgütü elemanlarıyla birlikte kalabalığın arasına dalıyor. Kutu kutu pide ve ayran da bir kaç dakikada tükeniyor. Karnı doyan çıkısını toplayıp otobüslere doğru yola çıkıyor. Direniş kırıldı.

Grubun içinden yaklaşık 20 kişi geri dönmemekte ısrarcı. Polis onların çevresini sarıyor. Biz de hareketleniyoruz. Müdahale olur mu? Bu durumlarda saha tecrübesi olan haberciler önce "zet" cileri keserler bakışlarıyla. Zetçi yani gaz bombası atan tüfeği kullanan polisler hareketlenmeye başlarsa müdahale gelecek demektir. Burada zetciler emir bekliyor ama harketlenme yok.

Direnen 20 kişilik grubun içinde çocuklar ve kadınlar da var. Omuzu yıldız dolu bir polis müdürü dalıyor aralarına. Bizi sokmuyorlar. Bağıra, çağıra karşılıklı konuşuyorlar. Ardından önce kadınlar ve çocuklar alınıyor çemberin dışına. Doğruca otobüslere. Kalanlardan direnmeye devam edenler biraz da ite kaka otobüslere bindiriliyor. Polislerden 10 kişiye gözaltı işlemi yapıldığını öğreniyoruz. 2 bebek de ishal teşhisiyle tedavi altına alınmış. Bitti mi? Bitti... Biten ne? Avrupa'ya gitme hayali.

Yavaş yavaş arabaya doğru yürürken geriye dönüp bakıyorum. İnanılmaz bir pislik ve çöp. 



Fotoğraf: Yalçın Çakır - Edirne - Göçmenler - 19 Eylül 2015

Televizyona canlı bağlantı

Arabada Avni birkez daha soruyor;

"Abi gidecek misin? Kalacak mısın?"

"Gideceğim Avni... Hastayım zaten. Baksana ateşim ne kadar yüksek..."

Arabadaki arkadaşlardan ikisi daha dönmeye karar veriyor İstanbul'a. → Depo Photos'tan Halit Onur Sandal ile → Avni Kantan kalıyorlar Edirne'de. Önemli bir konuda bağlantı kurmuşlar ve tehlikeli bir işe soyunacaklar. İçim içime sığmıyor. Usum, "Kal. sen de git o işe" diyor ama bedenim, "doğru eve" emri veriyor bana.

Edirne otogarından otobüse bindiğimizde hava iyice karardı artık. Ve telefonum çalıyor. Arayan Flash TV rejisi. Flash TV haftasonu haber bültenini sunan Mustafa Yenigün bana bağlanacakmış. "Tamam" diyorum. Ve Mustafa'nın yayındaki sesi duyuluyor kulaklıktan;

"... Şimdi Flash haber enkırmeni Yalçın Çakır'a bağlanıyoruz... /... Dün toplantı yaptık. Ve aramızdan Yalçın Çakır'ın Edirne'ye gitmesine karar verdik. Şimdi gelişmeleri kendisinden dinleyeceğiz..."

Canım, Mustafam!.. İyi ki yapmışsınız o toplantıyı da enkırmeninizi Edirne'ye göndermişsiniz!.. Mustafa'nın sunumu bitince başlıyorum gelişmeleri aktarmaya.

Eve ulaştığımda farkına varıyorum yorgunluğumun. Ama fotoğrafları web sitelerime yüklemem ve sosyal medyadan duyurmam lazım. Önce duş sonra da fotoğraflarla işlemlerimi bitiriyorum.

Avni arıyor

"Abi vardın mı?"

"Vardım kardeşim... Herşey için çok teşekkür ederim. Kendinize dikkat edin..."

"Sen de abi..."



Güzel bir uyku çekeceğim. Yarın da dinleneceğim. Edirne'ye görevli gönderildiğimi öğrendim ya!.. Bugünü mesaiden saydım. Eh, bilet paralarını da televizyona yıkarım artık...

Yatağa uzandığımda aklıma bir soru takılıp kalıyor;

"Türkiye onlara kapılarını açmadı mı? Açtı... Neden burada kalmayıp da ölümü bile göze alıp başka ülkelere gitmek istiyorlar?.. Neden?.."

Bu sorunun yanıtını bulmak için denizden kaçışların yoğun olduğu Muğla'nın Bodrum ilçesine gitmem lazım. Karar verdim ilk fırsatta Bodrum... Onu da bir başka yazıda anlatırım...

Hadin, iyi geceler...

Fotoğrafa dair ne ararsanız: TIKLA

| Göçmenlerin Dramı 2

Fotoğraf Haberleri | Göçmenlerin Dramı 2


Fotoğrafa dair her şey için: TIKLAYIN

Önce sınıra gittik


Gazeteci dostlarımla Edirne Kırkpınar Er Meydanı'nda fotoğraf çekiyoruz. Güreşlerin yapıldığı stadyum gibi alanın içi ayrı, dışı ayrı dramlarla dolu. Yüzlerce insan, bebek, çocuk, kadın, erkek yerlere oturmuş bekliyor. Objektifin kendisine yöneldiğini gören gençler parmaklarıyla zafer işareti yapıyor.

Kırkpınar alanında çorba var. Su var. Banyo olanağı ve tuvalet var. Edirne valiliği bu olanakları hazırlamış. İyi bir hizmet ama asıl amaç otoyol üzerinde bekleyen ve Avrupa'ya bağlanan en önemli güzergahı trafiğe kapatanları yani savaştan kaçıp Avrupa'ya gitmek isteyenleri de buraya çekebilmek. Böylece olaysız, müdahalesiz, gazsız, copsuz; bu konuda zaten rezil olmuş dünyaya rezil olmadan otoyolu tekrar trafiğe açmak... Bunu birazdan daha iyi anlayacağız.

Yabancı basının ilgisi de çok yüksek. Hemen her ajanstan foto muhabirleri, editörler var. Televizyon kanalları da gelmiş, anonslar çekiliyor. Detay görüntüler kaydediliyor, en acıklısından... Kimileri canlı yayında.

"Olay yerinden Canlı..."


Anlayacağınız duymayan kalmasın diye medya üstüne düşeni fazlasıyla yapıyor ama... Aması şu... Dünya medyasının gösterdiği ilgiyi dünya liderleri göstermiyor savaştan kaçanlara... Adamların derdi sınırlarına bir kat daha jiletli tel çekmek. Polisten duvarlar örüp, gelenleri durdurmak ve 3 maymunu oynamaya devam etmek.

Henüz adımlamaya başlamış bir bebek koşarak geliyor yanıma. Dudakları kurumuş sümüklerden gözükmüyor. Ağır bir koku yayılıyor bebeden. Çıplak bacaklarının arasından kakalar süzülüyor... Elindeki görevlilerin verdiği gofretin ambalajını uzatıyor bana. Gofretin yarısı duruyor, yarısını yemiş... Kalanını da bana veriyor.

Bir kenara çekiliyorum avaz avaz bağırmak geçiyor içimden... Gözümün önünden Arap Baharı diye adlandırılan ve yaklıp, yıkılıp, yağmalanan ülkelerin liderleri, diktatörleri geçiyor tek tek... İskambil kağıdı desteleriyle aranan, bulunduklarında linç edilen o şöhretli diktatörlerin, çaresiz ve aç yurttaşları şimdi karşımda duruyor... Ve içlerinden bir bebe bana gofretinin yarısını uzatıyor.

Adiloş Bebe... Başlıyorum Ahmet Arif'in şiirini mırıldanmaya.

"Bunlar,
Engerekler ve çıyanlardır,
Bunlar,
Aşımıza, ekmeğimize
Göz koyanlardır,
Tanı bunları,
Tanı da büyü..."


Daha Aylan bebeğin cesedi sahile vurmamış.

Daha sahte cankurtaran yelekleriyle ölüme sürüklenen bebelerin çığlıkları sahil güvenlik botlarında yankılanmamış...

Daha botlarına ateş açılanların ilmek ilmek ölümü yutmalarının seyredildiği günler gelmemiş.

Yani Eylül sıcağında benim tanıklık ettiklerim karada boğulan Aylan bebelermiş!:.



Fotoğraf: Yalçın Çakır - Edirne - Göçmenler - 19 Eylül 2015

"Sen müslim, ben müslim..."

Aylardan Eylül ama hava çok sıcak. Ağaç altları çok değerli. Çadırlar buralara kurulmuş. Karton parçaları yatak, gazete demetleri yastık niyetine kullanılıyor. Ara ara gürültüler yükseliyor çeşitli noktalardan. Yöneldiğimizde ortalama 20-30 yaş grubu gençlerin sloganalar atıp, "Open Border" diye bağırdıklarına tanıklık ediyoruz.

Polisin müdahale yapacak gibi bir görünüşü yok. Çevik kuvvet Kırkpınar meydanının dış sınırında gruplar halinde bekliyor. Aralarda çok sayıda sivil giysili polis var. Bazı polis müdürleri Arapça, Kürtçe bilen tercümanlarla topluluğun içinden öfkeli olanları seçip konuşuyorlar.

"Sınır açılmayacak. Beklemeyin.. Otobüslere binin. Sizleri misafirhanelere göndereceğiz. Orada şartlar çok daha iyi..."

"Open Border..."

Tek yanıt bu; "Open Border..."

Kimsenin geri dönme niyeti yok. Bu saatlerde Ankara'da da Başbakan Ahmet Davutoğlu otoyolu trafiğe kapatanlar arasından seçildiği belirtilen temsilcilerle görüşüyor. Ara ara bir haber yayılıyor. Her haber yayıldığında bir heyecan sarıyor kitleyi. Ardından sloganlar yükseliyor.

"Açın kapıları kurtulun bizden..."

"Sen müslim, ben müslim... Aç kapıyı yaaa müslimm..."

"Bulgaristan kapıları açacakmış..."

"Yunanistan sınırı açıyormuş. Sosyalist Başbakan, 'bu insanlık dramına hayır, Alın hepsini içeri' diyormuş...."

Sonra duruluyor herkes. Gözler, kulaklar Ankara'dan gelecek haberde. Hepsi bitik görünüyor. Günlerdir aç, temizlenmeden, yükleriyle yürüyorlardı. Ama eminim ki sınırın açıldığı haberi gelse hepsi canlanacak ve düşecekler yollara. Ancak onlar da biliyor ki, bizim sınırıları açmamız yetmiyor. Karşı tarafın da yani Avrupa ülkelerinin de sınırları açması gerekiyor ki gidebilsinler. Avrupa'dan çıt yok. Tıs yok. Gık yok...



Fotoğraf: Yalçın Çakır - Edirne - Göçmenler - 19 Eylül 2015

Sınırın sıfır noktası

Avni Kantan, "hadi abi, gidelim" diyor. Savaştan kaçıp Avrupa'ya ulaşmak isteyenlerin trafiğe kapattıkları TEM'e, otoyola gideceğiz. Bakalım orada durum nasıl? Ancak araba ufacık ama binecek gazeteci sayısı 6. Utanıyorum ve Avni'ye dönüp kulağına fısıldıyorum;

"Avni siz gidin ben bakarım başımın çaresine..."

"Olur mu abi öyle şey. Hadi gidiyoruz..."

Koluma girip beni arabanın yanına götürüyor. Ve doluşuyoruz 6 kişi içeriye. → Depo Photos'tan Halit Onur Sandal, Tuncer Ömer Kuşcu, serbest foroğrafçı → Avni Kantan, serbest fotoğrafcı kadın arkadaşımız, Edirne'den gazeteci bir arkadaş ve ben. Çantalar bagaja, bodyler yanımıza tıkış tıkış düşüyoruz yola. İlk durak Bulgaristan sınırı. Orada bir benzin istasyonu ve lokanta var. Sabah kahvaltısı niyetine çorba içeceğiz. Lokantanın işletmecileri beni tanıyor. Hatıra fotoğrafları, muhabbet derken yola çıkacağız. Ama Avnı uyarıyor beni;

"Abi bol su al. Islak mendil al... Gidince anlarsın nedenini."

Usta sözü dinlenir. Dediklerini yapıyorum tek tek. Tekrar doluşuyoruz arabaya.



Fotoğraf: Halit Onur Sandal - Edirne - Haber takibi - 19 Eylül 2015

Asvalt yanar mı? Yanar mış!..

Yaklaşık 20 dakika sonra Edirne sapağında TEM'e ulaşıyoruz. Burası uluslararası yol. Ama kapalı. Savaştan kaçıp Avrupa'ya ulaşmak isteyenlerce ulaşılamaz hale getirilmiş. Yolun ortasına yerleşmişler. Koruma bariyerlerinin yanındaki çimenlere dağılmışlar. Yüzlerce insan. Aralarında çok sayıda çocuk var. Ne alışveriş yapabilecekleri bir yer ne tuvalet ne de duş var buralarda.

Hava sıcak. Çok sıcak. Güneş 5 dakikada bezdiriyor insanı. Üstelik asvalt da yanıyor neredeyse alev alev. Biraz daha ısınsa ayakkabılarımız yapışacak ziftin içine. Öyle yani... Ve burada ilk ihtiyaç su. Ama yok... Suriyeli, Iraklı, Afgan, Lübnanlı, Mısırlı... Yüzlerce insan, yaşlı, genç çoluk çocuk su diye inliyor ama kontrol zincirinin dışına çıkmaları yasak. Hoş çıksalar ve yürüyerek Edirne'ye gitmeye kalksalar, susuzluktan yolda bayılırlar.

Polis ve jandarma yolu boydan boya kuşatmış. Kalkanlarıylla dizilmişler yanyana. Yanlarından geçip yasaklı bölgeye giriyoruz. İnanılmaz ağır bir koku var. Karışım şöyle;

Ter, sidik, bok...

"Bu ne be çocuklar. Hayvan leşi gibi kokuyor burası."

"Yok abi leş değil, bok kokusu...."

"Anlamadım, ne boku?.."


Kokunun nedenini anlatıyor arkadaşlar. Sabah saatlerinde polis yolu trafiğe açabilmek için bir girişimde bulunmuş. İşte o anda eylemcilerden birisi de içi bok dolu bir kavanozu polislerin arasına fırlatmış Patlayan kavanozdan dağılan, sıçrayan boklar polislerin girişimini sonlandırmış ama ortalığı da dayanılmaz bir koku sarmış. İnananıyorum. Bir insan bokunu neden kavanozda biriktirir ki? Çocuklara da soruyorum;

"Bir insan bokunu neden kavanoza toplar?"

Birisi gülüyor;

"Bok bombası..."

Avni cevap veriyor;

"Onu bilmem de iyiki o anlarda burada yoktun abi. Biz mahvolduk. Şimdi dağılmış koku biraz..."

Gazetecilik böyle işte. Gazı da koklatırlar adama boku da...



Fotoğraf: Yalçın Çakır - Edirne - Göçmenler - 19 Eylül 2015

Yazarın web sitesi: Fotoğraf Haberleri

| Göçmenlerin Dramı 1

Yaralı yürekler


Yazarın web sitesi: Fotoğraf Haberleri


Kapıları, sınırları açtık... Tel örgüleri kaldırdık... Savaştan, bombadan, katliamdan, tecavüzden, haremlerden, kölelikten kaçanlar akın akın Türkiye'ye geldi. Sayı arttı, arttı, arttı... Sonunda kamplar doldu, taştı, sel oldu... Sel tayfuna döndü, tayfun tsunami gibi sınırları ve sinirleri dövdü. Döve döve bebeleri aldı, anaları aldı, babaları aldı savaşsız topraklarda!..

Ama ençok da çocukları aldı gözlerimizin önünden. Kiminin canını kiminin usunu, tümünün de geleceğini... Geriye kalan kuşaklar boyu sürecek bir acının, şiddetin, korkunun kazındığı bebe beyinler...

Ençok onlar yaralandı...

Ençok onları yitirdik canlı canlı...

Ençok onlara acıdık çekirdek çıtlartırken ekranların karşısında...

Taaa ki, Aylan Bebek fotoğrafı çekilene kadar..

Hem savaşın korkunç yüzünü hem de egemen güçlerin ikiyüzlülüğünü ortaya koydu Aylan Bebek fotoğrafı. Tek bir karenin, fotoğrafın gücünü daha iyi ne ispatlayabilirdi?

"O anı, tarihin usuna kaydetmektir fotoğraf" derim genç meslekdaşlarıma. Aylan Bebek fotoğrafı sayesinde emperyalizmin, faşizmin, diktatörlüğün ve savaşın korkunç yüzü de silinmeyecek şekilde kazındı tarihin usuna.

Benim hikayemse karada boğulan Aylan'laradır...



Fotoğraf: Yalçın Çakır - Edirne - Göçmenler - 19 Eylül 2015

Adiloş Bebem

...

Bunlar,
Engerekler ve çıyanlardır,
Bunlar,
Aşımıza, ekmeğimize
Göz koyanlardır,
Tanı bunları,
Tanı da büyü...

...
Ahmet Arif


Fotoğraf: Yalçın Çakır - Edirne - Göçmenler - 19 Eylül 2015

Gözyaşınız içinize aktı mı hiç?

Televizyonda haberleri sunduktan sonra attım ortaya karışık beynimi İstiklal Caddesi'ne. Yürüdükçe onlar taklıyor ayaklarıma. Mahşeri kalabalıkta geçip giderken yanlarından çoğunun farkına bile varmadığı, varanların da keyfini bozmadığı mini mini bebeler...

Adiloş Bebeler... Suriyeli Bebeler... Buz gibi parke taşlarını çıplak bedenleriyle ısıtan bebeler... Onlar Suriyeli bebeler. Bilmedikleri, anlamadıkları, anlayamayacakları nedenlerle evlerinden, bahçelerinden, arkadaşlarından, okullarından ve oyuncaklarından kopartılmış bebeler onlar.

Pislik içinde, kire bulanmış ayakları, herşeye rağmen masum masum bakan gözleriyle İstiklal Caddesi'nin "yeni" dilencileri, insanlığın yüzkarası Suriyeli bebeler.

İçim acıyor.

Bir kaç kare fotoğraflarını çekiyorum, sırf belgelemek için. Farkında olmadan Taksim'e ulaşmışım bile. Gerçekten de farkında olmadan Gümüşsuyu'na ilerliyor bedenim. Kendime otobüs firması yazıhanelerinin önünde geliyorum.

Edirne'ye gideceğim.



Fotoğraf: Yalçın Çakır - İstanbul - Göçmenler - 18 Eylül 2015

Gözyaşları buhar oldu

Neden Edirne?

Dalga dalga Türkiye'ye gelen savaştan kaçanlar Avrupa'ya ulaşabilmek için Edirne'ye yürüyor. Aslında fena halde hastayım. Grip. Yarın da izin günüm. İşim ne Edirne'de? Git evine yat. Oğlum manyak mısın sen? Hem şartlarında pek müsait değil. Harcama paranı...

Yazıhanenin önündeyim. Girdim içeri.

"Yarın sabah en erken Edirne otobüsü kaçta?"

"Türk müsün?"

"Anlamadım?"

"Yani abiii... Suriyelilere bilet satmıyoruz. Yasak."

"Ne yasağı be kardeşim?"

"Valilik yasakladı abi. Edirne'ye sadece Türklere bilet var..."

Görevli konuşmanın içeriğinin saçmalığını anlamış olacak ki susuyor.

"Sabah 7'ye bilet keseyim mi?"

"Kes..."

Verdim parayı aldım bileti.



Fotoğraf: Yalçın Çakır - Edirne - Göçmenler - 19 Eylül 2015

Sabah saat 05:00. Esenler Otogarı'na ancak taksiyle gidebilirim. Metro saat 06:00'da işlemeye başlıyor. Beklersem yetişemem. Edirne bilet parası kadar parayı bayılıp biniyorum taksiye. Ne kadar lens varsa aldım. Bir de body. Hadi bakalım. Otobüs firmasının yazıhanesini bulup başlıyorum beklemeye. Alışkanlık ya çevreyi gözlemliyorum.

1.5 saatlik bekleme süremde en az 30-40 kişi gelip Edirne'ye bilet soruyor. Aralarında yalvaranlar, ağlayanlar var. Hepsi de sığınmacı. Ama yok. Asla ve kesinlikle bilet satmıyorlar Türk olmayanlara. Hale bak...

"Yassah gardaşım..."

Türkçe bilen bir tanesine sokulup soruyorum;

"Ne yapacaksın Edirne'de?"

"Avrupa'ya gideceğim. Sınırı açacaklarmış... Biletini bana satar mısın?"

"Yok kardeş. Ben Çorlu'ya gidiyorum..."

"Olur... Kaç lira?.."



Fotoğraf: Yalçın Çakır - Edirne - Göçmenler - 19 Eylül 2015

Open Border...

Edirne'ye ayak bastım. İyi de nerede bunlar? Nasıl bulacağım? Savaştan kaçıp Avrupa'ya ulaşma umudunda olanlara ben nasıl ulaşacağım? Çıkartıp cep telefonumu bir kare selfie çekiyorum. Ve sosyal ağlarda paylaşıyorum fotoğrafla mesajımı.

"Edirne'deyim..."

5 dakika geçmiyor telefonum çalıyor. Arayan, → Avni Kantan. Çok değer verdiğim dostum, kardeşim serbest haber fotoğrafcısı. Ne badireler atlattık aynı cephelerde onunla... Gazdan, taştan, mermilerden kaçtık. Soluk soluğa selamlaştık çoğu zaman.

"Abi naber?"

"İyiyim Avnim... Sen nasılsın?"

"Edirne'deyim Yalçın abi. Kırkpınar Er Meydanı'na gel hemen. Bekliyorum seni."

"Tamam kardeşim. Geliyorum..."

Sordum, soruşturdum ve şehiriçi otobüslerin yerini bulup bindim otobüse. Şoför beni bir sapakta indirdi.

"Şuradan sağa doğru yürüyün. Karşınıza bir köprü gelecek. Onu geçin, oradasınız..."

10 dakikalık bir yürüyüş. Sağım, solum Günebakan (Çekirdek) tarlası. Sarı, beyaz acayip kareler. Fotoğraflarını çekmek istiyorum ama ya Avni'yi kaçırırsam. Acele ediyorum. Ve adrese ulaştım. Acayip bir kalabalık ve kargaşa.


Yağlı güreş alanında, yiğitlerin güreştiği her yer savaşla güreşenlerle dolu. Avni koşarak ve de adımı bağırarak yanıma geliyor. Sarılıp, kucaklaşıyoruz. Beni arkadaşlarının yanına götürüyor.

"Vayy Yalçın abi..."

Çocukların hepsi serbest haber fotoğrafcısı. Ve Türkiye'nin ya da dünyanın önemli haber fotoğraf ajanslarına çalışıyorlar.



"Arkadaşlar Edirne'ye yürüyenler nerede? Polis yollarını kesmiş.."

"Abi gideceğiz birazdan yanlarına. Buraya çok uzak. Bizimle gel. Arabada yer var."

"Sağolun. Var olun..."

Ben izin alıp başlıyorum er meydanını gezmeye. Karşıma 2 çocuk geçiyor. Fotoğraf makinemi işaret edip parmaklarıyla deklanşöre basar gibi yapıyorlar. Fotoğraflarını çekmemi istiyorlar ve tişörtlerini çıkartıp poz veriyorlar. Göğüslerine kalemle yazı yazılmış.

"Open Border..."



Fotoğraf: Yalçın Çakır - Edirne - Göçmenler - 19 Eylül 2015

Fotoğraf Haberleri: Fotoğrafa dair her şey için

| Berkin Elvan'ın öldüğü akşam

Fotoğraf Haberleri | Berkin Elvan'ın öldüğü akşam



Yazarın Web Sitesi: Yazarın web sitesi


O gece neler yaşandı?


2013 yılından bu yana haftaiçi hergün saat 19:15'de Flash Tv Ana Haber Bülteni'ni sunuyorum. Bülten saatlerinin haricinde yüklenip body ve lensleri bu kez sokağa, sahaya, cepheye fotoğraf peşine düşüyorum. Artık kaçta biterse o saatte eve... → Buraya tıklayarak haber fotoğraflarıma ulaşabilirsiniz.

Bu güncede 11 Mart 2014 günü yani Berkin Elvan'ın tıbben öldüğünün açıklandığı gün İstiklal Caddesi üzerinde yaşananları anlatıyorum. Ne ilginç tesadüf ki, Berkin Elvan'ın polisin attığı gaz fişeğiyle başından vurulması sonucu yaşamını yitirdiği gün ben de gaz fişeğiyle ayağımdan vuruluyorum. Fişek sıyırıp geçiyor. Üstüne bir de zetciden fırça yiyorum;

"Abi niye giriyorsun araya?.."

Bu "Abi" meselesini ve Flash Tv algısını aşağıda anlatıyorum... 36 yıldır habericiyim. Ve yaptığım işin risklerinin de bilincindeyim. Bu anlamda beni bir kaç gün süründüren bu olaydan sonra da riskler aldım, fotoğraf çekmeye devam ettim. Gücüm yettiğince de devam edeceğim. Fotoğrafta yanımda gördüğünüz Ulusal Kanal kameremanı Bülent Ünal abinin de Gezi'de kafası patlamıştı. Birgün sonra baktım kocaman bir bandajla almış kamerasını omuzuna, sahada. Bizim kuşağın habere sevdalıları böyle...

"Fotoğraf o anı tarihin usuna kaydetmektir" derim sürekli, Haberci de o anı usuna kaydeder. Meslekdaşlarıma tavsiyem yaşadıklarınız usunuzda kalıp, sizinle gitmesin. Yazın bir yere. Tarafsızlığınızı yitirmeden, gerçekleri değiştirmeden yayınlayın mutlaka... Yaşanan tarihle, dayatılan tarihin farkını gelecek kuşaklar ancak böyle anlayabilir, öğrenebilir...

Sözün özü;

Unutmamalı. Ne sıyırıp geçenler, ne vurup öldürenler; unutulmamalı.



Fotoğraf: Yalçın Çakır - Berkin Elvan Öldü; Eylem, müdahale - 11 Mart 2014

Galatasaray Meydanı

11 Mart 2014 Salı günü Flash TV'de Ana Haber Bülteni'ni sunduktan sonra Galatasaray Lisesi önüne gittim. Diğer gazeteci arkadaşlar da orada. Saat 20:30 sıraları. Ortalık sakin ama çok sayıda polis ve 2 tane de TOMA (Toplumsal Olaylara Müdahale Aracı) var. Cadde oldukca kalabalık.. Turistler de var gelen, geçen insanların arasında.

Tam, "artık birşey olmaz" derken İstiklal Caddesi'nin Taksim yönünden önce sloganlar ardından da gaz bombası atan tüfeğin patlama sesi yükseliyor. Nefes nefese koşarken bir yandan da gaz maskemi başıma geçiriyorum. Saniyeler içinde ortalık savaş alanına dönüyor. Sloganlar, taş, TOMA, su, gaz.

Eylem yapanların sayısı giderek artıyor. Caddenin alt ve üst yanlarındaki ara sokaklardan çıkıp sloganlar eşliğinde ileriyorlar. Polisin müdahalesi başlayınca tekrar ara sokaklara giriyorlar. Tünel yönünde de eylem ve müdahaleler var. Polis gurupların birleşmemesi için tam Galatasaray Lisesi önünde Çevik Kuvvet polislerinden barikat oluşturuyor. İngiliz Konsolosluğu önünü de kapatıyorlar.

Havada taş, madensuyu şişeleri, misket parçaları, plastik mermi, el tipi gaz bombaları ve zetci diye tanımlanan polislerin attıkları gaz bombası kapsülleri uçuyor. Daha önce ortadan kırılan ve tek tek gaz bombası kapsülü yerleştirilen tüfek kullanıyorlardı. Şimdi hem onu hem de kocaman yuvarlak tamburda onlarca gaz bombası fişeği takılı olanını kullanıyorlar. Ardı ardına patlatıyorlar.

Maskesiz soluk almak neredeyse imkansız. Ancak maskeyle de (benim maskemle) kadrajı bulmak çok zor. Hava soğuk. Koşarken maskede nefesinizden buğu oluşuyor ve hiçbirşey göremiyorsunuz. Ara ara maskeyi koluma takıp öyle çalışıyorum. Öksürmekten ciğerlerim sökülecek noktaya kadar gelince maskeyi takıp bir kenarda soluklanıyorum. Sonra yine devam.



Fotoğraf: Yalçın Çakır - Berkin Elvan Öldü; Eylem, müdahale - 11 Mart 2014

Ortalık karıştı

Polis yavaş yavaş gözlatılara başlıyor. Eylemciler de buldukları malzemelerle İstiklal Caddesi'nin üzerie barikatlar kurup ateşe veriyor. Bu durumda TOMA gelip söndürüyor alevleri ve ardından kovalamaca başlıyor. 85 mm f/1.8 lensimin parasoleyinin düştüğünü anlıyorum. Vidalı değil klipslidir, kullananlar bilir. Lensden ayrı satılır. En son koştuğum sokağa geri dönüyorum. Yerlere bakınıyorum ama bulmam imkansız.

Eylemcilerin arasında çok çeştili gruplar ya da bireysel olarak eyleme katılanlar var. Kimi eline Türk Bayrağı alıp gelmiş, kimileri Berkin Elvan'ın fotoğraflarını taşıyor. Pankart ve dövizlerle gelen çeşitli sol yapılar da var. Sprey boyalarla gelenler mağaza kepenkleri ve duvarlara Berkin Elvan'la ilgili sloganlar yazıyorlar.

Turistler ne yapacağını şaşırıyor. Çoğunluğu arap turist ve aile. Sağa sola kaçışanlar, dükkanlara sığınanlar ya da cep telefonu ve tabletleriyle görüntü kaydı yapanlar var. Aşağıdaki fotoğrafdaki yaşlı adam da almış bayrağını gelmiş durmadan sallıyor. Daha yakından görüntülemek için yanına gideceğim sırada bir TOMA basınçlı suyla tam da o noktaya yöneliyor. TOMA'nın geçmesini bekliyorum ama hepsi dağılmış. O kalabalıkta kimbilir neyere gittiler?



Fotoğraf: Yalçın Çakır - Berkin Elvan Öldü; Eylem, müdahale - 11 Mart 2014

Yaralılar var

Bir başka sokağın girişinde 3 genç yaralanan arkadaşlarını kucaklamış gazdan çıkartmaya çalışıyor. Ama nereye kaçarsanız kaçın heryer gaz bulutu. 2 kare fotoğraflarını çekebildim. Koşarak uzaklaştılar. O genç bir maddenin gelmesi sonucu mu yaralandı, gazdan etkilenerek mi fenalaştı öğrenemedim.

Bir turist ailesi bir mağazaya girmeye çalışıyor. 2 çocukları var. Biri kucaklarında diğeri bebek arabasında. Bir adam can hıraş bebek arabasını dükkana sokmaya çalışıyor. Kadın da kucağındaki bebeğin ağzını mendille kapatmış, korku dolu bakışlarla içeri girmeye çalışıyor.


Yanımızdan sloganlar atan bir grup genç koşarak geçiyor. Fotoğraflarını çekmek için kamerayı kaldırdığım anda arkamdan sanki bir kamyon çarpıyor ve yere yuvarlanıyorum. Sırtım sırılsıklam. Kafamı çevirdiğimde bir TOMA'nın su sıkarak ilerlediğini görüyorum. TOMA'dan sıkılan suyun basıncını ilk tadışım değil. Daha önce de bir kaç kez yere yuvarlanmıştım bu nedenle. Ardından sokağı polis dolduruyor. Kaçan gençleri kovalayanlardan bir tanesi ardı ardına patlatıyor gaz bombası tüfeğini, tam dibimde. Kulaklarım öyle çınlıyor ki bir kaç dakika dişlerimin dibi bile sızladı gibi geliyor bana.

Bu kez sokağın ilerisinden karanlıktan sloganlar yükseiiyor. Yerlerden sökülmüş taşlar üzerime doğru gelirken kendimi çukurdaki bir dükkanın merdivenlerine atıyorum. Sonra da havai fişeklerin ışıklarıyla aydınlanıyor ortalık. Peşinden terar polisler ileri fırlıyor...



Fotoğraf: Yalçın Çakır - Berkin Elvan Öldü; Eylem, müdahale - 11 Mart 2014

Farklı göz olabilmek...

Sahada haber kovalamak öyle bir şey ki, yaşınızı ve yorgunluğunuzu unutursunuz. Bir Tünel meydanındasınız bir Galatasaray'da. Koşarken ya da kaçarken bir de bakmışsınız Taksim Meydanı girişindesiniz. Saha tecrübesi olan haberciler tüm bu kargaşa içinde ne zaman nerede olması gerektiğini bilir. Eylemciler nerelerde toplanır, nereden çıkar, ne yöne kaçar. Taş nereden gelir, gaz bombası nereden ve ne zaman atılır tahmin eder. Buna göre de mevzilenir ve çekebileceği en iyi kareyi çekmeye çalışır.

İyi kare biraz da şansınıza kalmış. Ya da doğru zamanda doğru yerde olmakla bağlantılıdır. Ama en önemlisi, gözünüz ve algınızla ilgili. 50 tane objektifin yöneldiği noktada siz 49'undan farklısını görebiliyorsanız farklı bir kareyi de yakalarsınız. Bu noktada çok başarılı Türk haber fotoğrafcıları var. Mesela, → Bülent Kılıç'ın fotoğrafları buna çok iyi bir örnektir.

Gezi eylemleri sırasında uluslararası fotoğraf ajanslarına çalışan kadrolu ya da serbest fotomuhabirlerini çok takip ettim. Marka olmuş, dünya genelinde savaş ya da eylemlerde çok başarılı fotoğraflar çekmiş önemli isimler de Gezi'yi yakından takip edenler arasındaydı. Bizlerin göğsünü kabartan Türk meslekdaşlarımız da önemli karelere imza attılar.



Hiç gaz maskesi kullanmayan meslekdaşlarımız da var. Örneğin Ali Öz. Ali ağabey uzun ama çok uzun süre maske kullanmadı. Neredeyse her olayda gaz yemesine karşın yılmadı. Ağzına bağladığı bandanayla gözlerini sile sile çalışmaya devam etti. Ya da Özcan Yaman. O da çok uzun süre gaz maskesi kullanmadan en sert çatışmaların tam ortasında görüntü kaydı yapanlardan. Özcan Yaman benim üniversiteden de arkadaşımdır. Gezi'de bir gece yarısı benim 50 metre gerimde polisin attığı gaz fişeğiyle çenesinden vurulmuş. Birlikte Nevizade'ye ilerliyorduk. Ben polisin müdahalesinin olduğu sokağa girdim, Özcan'da arkamdaydı. Ortalık karıştı. Öbürgün suratını bandajlı görünce öğrendim çenesinden vurulduğunu. Kamerası eiinde yine sahada yine en iyi karelerin peşindeydi.

Yani saha fotoğrafçısıysanız bir yerlerinize birşeylerin kazara ya da bilerek isabet etmesi de büyük olasılık. Taş, mermi, gaz bombası fişeği, şişe, misket yaralar. Gaz boğar. Su ıslatır ve sersemletir. Ya da öldürür.



Fotoğraf: Yalçın Çakır - Berkin Elvan Öldü; Eylem, müdahale - 11 Mart 2014

A,aa... Yalçın Abiiii!..

Vakit hayli ilerledi ama ne eylemciler geri adım atıyor ne de polisin müdahalesi duruyor. İstiklal Caddesi üzerinde restore edilen binalardan birisinin güvenlik iskelesi altında sıkışıp kaldık. Geri dönüp çıkmam lazım. Çevremi kollayarak ve de iki büklüm olmuş durumda başımı koruyarak ileri fırlıyorum. Ve yapmamam gerekeni yapıyorum o anda. Caddeyle kesişen sokakların girişinden eylem sırasında geçmeyeceksiniz ya da geçerken çok dikkatli olacaksınız. Aşağıdan taş, şişe, misket, yukarıdan gaz bombası kapsülü ve plastik mermi gelebilir. Öyle de oldu. Önce bacağımda bir acı hissettim sonra da sıcaklık. Kaldırım kenarına, duvarın dibine çömeldim. Maskemi çıkarttım. Polisler koşarak aşağıya doğru ileriliyor. Genç bir poiis, zetçi. Yanıma geldi.

"Abi niye giriyorsun araya?.."

Bu "Abi" meselesi de başka bir yazı konusu. Flash TV'de yaptığım reality programlar sayesinde üzerime oturan, "Yalçın Abi..." Polislerden tanıyanlar çok... Eylemcilerden de...

"A, aaaa.. Realityci Yalçın Abi'de burada!.."

"Tülaaayyyyy.... Yalçın Abiii.... Muşşş...."

"Abi, Allah'ını seversen o konu gerçek miydi?.."

Biraz aşağılama, biraz küçümseme, biraz geyik, biraz hayranlık, biraz saygı, biraz gerçek, biraz yalan... Biraz da, "Yahu ne işi var bu herifin, burada" bakışı. Bir şekilde, bir biçimde Yalçın Abi gelip buluyor beni haber takiplerinde. Seçim meydanlarında, miting alanlarında, eylemlerde... Mutsuz muyum bundan? Hayır...

Kafalardaki Flash Tv ve Yalçın Abi algısıyla farklı bakışlar... Olsun, saygımız sonsuz. Onlar ekran ya da internetten izleyicimiz. Biz de 26 yıldır ne yaptığımızı çok iyi biliyoruz. Alnımız ak, başımız dik. Kaypak değiliz, dönek değiliz, yandaş değiliz, mış gibi yapmıyoruz, rol kesmiyoruz. Ekonomik olarak tam bağımsız, yayıncılık olarak da tarafsız bir tutarlılık içinde bu coğrafyanın tüm renkleriyle ekranlarımızda buluşuyoruz. Hepsi bu...



Fotoğraf: Yalçın Çakır - Berkin Elvan Öldü; Eylem, müdahale - 11 Mart 2014

Hamama giren terler!..

Ortalık biraz sakinleşti. Az önce girişinde vurulduğum sokaktan aşağıya doğru ilerliyorum. Sağda bir binanın girişinde bir berber dükkanı var. İçeride de Ulusal Kanal'dan kamereman Bülent Ünal ağabey. Doğru yanına gittim. O zaman fark ettim gaz bombası kapsülünün bacağımın neresine isabet ettiğini. Ama vücudum sıcak ve çok da etkilenmedim. Hatta Bülent ağabeyle dalga geçip, güldük bu duruma. Hani, "Hamama giren terler, abartmayalım" vaziyeti. Bülent ağabey daha tecrübeli. "Elini sürme" dedi. Pantolonumdaki toz için. Ama zaman geçtikçe bacağımın sızısı arttı. Ağrısı arttı. Tamam artık. Yeterince fotoğraf çektim ve tarihe tanıklık ettim... Hem yarın erken kalkacağım. Berkin Elvan'ın cenazesi var. Fotoğraf çekmeye Okmeydanı'na gideceğim.

Eve dönme zamanı...



Fotoğraf: Yalçın Çakır - Berkin Elvan Öldü; Eylem, müdahale - 11 Mart 2014

Daha fazlasını görmek isterseniz: Fotoğraf Haberleri